Aile, duyguların yoğun olarak yaşandığı, kişiler arası etkileşimin ön planda olduğu bir sosyal birimdir. Şirket ise kâr amaçlı, mantık ve kuralların egemen olduğu sosyal bir yapıdır. Aile şirketlerindeki bu duygu ve mantık birlikteliği ya birbirini destekler ve mükemmel bir bütünlük ortaya çıkar ya da bu iki güç zamanla birbiri aleyhine işler ve iki taraf da zarar görür.
Ülkemizde ve dünyada mevcut şirketlerin ezici bir çoğunluğu, aile şirketleridir. Büyük özverilerle kurulan bu şirketlerin gelişme yolundaki en önemli aşaması kurumsallaşmadır. Kurumsallaşmanın hedefi, kurumun ilk yıllarındaki aşkı, heyecanı ve potansiyelini yok etmek değil, tersine sınırlı ve süreli olan bu heyecanı sürekli ve sistemli hale getirmektir. İşlerin tanımlanması, aile üyelerinin iş ortamındaki rollerinin, görev ve yetkilerinin kesinleşmesi, çalışma ve toplantı disiplininin kazanılması, izleyen kuşağın hazırlanması, başarının devamı için zorunludur.
Temel amacımız, bin bir zahmetle kurulan aile şirketlerinin uzun ömürlü olmalarını sağlayacak, kendi gelenek ve öz kültürlerine dayanan ama evrensel işletme kurallarını da içeren bir kurumsallaşmayı başarmalarına katkıda bulunmaktır. Akademik dilden uzak durmaya özen gösterilerek yazılan bu kitapta, açık ve anlaşılır ifadelerle, pratik iş hayatının içinden ve yaşanmış deneyimlerden hareket edilmiş ve örnek olaylara yer verilmiştir.
...Keşke profesyoneller gibi kardeşlerimi ve çocuklarımı da seçme şansım olsaydı. Her biri ayrı bir telden çalıyor. Söylediklerini yapsam kuruma zarar veririm. Yapmazsam, küsüyorlar, olay eve yansıyor, hanımlar işin içine giriyor, eski meseleler yeniden ortaya çıkıyor...