Bu şehri terk etmek için fazla güzel bir gün, öyle değil mi? Neşeli bir kış sabahı...
Gidiyorum ya, ardımdan dalga geçer gibi bir hali var insafsızın. Her zamanki gibi ayaklarımı sürüyerek çıktım evden. Kapıyı son kez çekip, geçen üç geceyi ardımda bırakmadan evvel, iki kez tekrar girip baktım içeriye. Belki bir şey unutmuşumdur bahanesiyle...
Bu ev, bu sokak, bu köprü, bu meydan, bu şehir beni nasıl serseme çeviriyor bir bilsen. Elle tutulur, gözle görülür bir sarhoşluk hali, tatlı bir baş dönmesi. Dün geceden beridir geri dönme fikri beni yiyip bitiriyor. Yine alt dudağımı sallandırıp söyleniyorum içten içe. Hatta bazen keşke hiç tanışmasaydık dediğim bile oluyor. Hiç sokulmasaydım yanına, hiç çekmeseydim misler gibi kokusunu içime. Ya da hiç saklambaç oynamasaydık saklı gizli köşelerinde. O zaman böylesine yırtılır mıydı içim? Sanmıyorum.