Çok zor uyuyordum, gözümü yanlışlıkla açtığım anda da uyanıyordum artık. Aşkyuvarlar beynimi esir almıştı. Çok az yemek yiyordum. İştahım pek yoktu ama capcanlıydım. Beslenme alışkanlığım değişmişti artık. Aşkımla besleniyordum. İlk defa hava nasıl olursa olsun haz duyuyordum. Dinlediğim müzikler beni yerden yere vuruyordu. Seyrettiğim filmlerdeki aşık oyuncu bendim. Okuduğum şiirleri ben yazmıştım. Romanlar hep beni anlatıyordu. Kolayına üşümüyor, kolayına yorulmuyordum. İnsanları daha çok seviyordum.
Üniversite kampusu aşk yuvamız olmuştu. Kilometrelerce alanın her yerini kare kare biliyorduk. Yağmur üstümüze yağarken bir merdiven altı bularak birbirimize sarılıyor, altımızdan akan yağmur suyunu seyrediyorduk. Soğuktan dudaklarımız, yüzümüz çatlayana kadar birbirimize bakıyorduk. Kar yağarken yürüyor, tipi başlayınca koşuyor, kahkahalar atıyorduk halimize. Aynı kaşkol dolanmış boyunlarımıza, korunmaya çalışırken kardanaşk oluyorduk. Sonra kampustaki sıcak kütüphaneye gidip, önümüze öylesine kitaplar alıp, masa altında el ele tutuşup, birbirimize eriyorduk. Bir türlü sakinleşemiyor, rüyalarda evleniyor, rüyalarda birbirimizle yaşlanıyorduk.