Derin bir hendeğin içinde, kuzgunî bir kütle hâlinde, eski Müslüman
kabirlerini gölgelendiren kederli servi ormanını görüyorum.
Bu ağaçlar, geceleyin ruha sükûnet veren bir koku neşrediyorlar.
Geniş ufuk saf ve sakin... Yüksekten bütün bu şehre hâkim bir mevkideyim.
Servilerin üst tarafına parlak bir örtü gerilmiş: Haliç Daha üst tarafında, tamamıyla yüksekte, bir şark şehrinin gölgesi: İstanbul gözüküyor.
Üstünde ince bir hilal asılı duran çok yıldızlı semada minareler ve cami kubbeleri oyulmuş... Ufuk gecenin solgun rengi üstünde hafif mavi gölgelerle boyanmış kule ve minarelerle saçaklanmış... Üst üste cami kubbeleri müphem renklerle ta aya kadar uzanıyor, insanı büyüklükleri karşısında hayran bırakıyorlar.
Bir yanda masal gibi bir şehir, bir yanda, masal dekorlarıyla süslenmiş derin bir aşk... Aziyade, renklerin, süslerin, yıldızların ve gizli sevdanın bulutlan arasında parlayan edebî güzellik...
İstanbulun aşk olarak dile gelişi...