Gece Kuşu Uzun Öter, yaşamı keskin gözlerle izleyen ve insan tahlilleriyle perdeleri zorlayan öykülerden oluşuyor. Gece kuşu, Sevinç Çokum'un gözlemciliğindeki aşamayı yansıtan bir sembol. Şehirde ve kırsalda, iç veya dış göç insanları arasında daha çok kadın kahramanlara yoğunlaşıyor bu öyküler. Kimisi kınalı gelin olmayı çoktan yitirmiş, geniş aile içinde ezilip çarçabuk yaşlanmış, kimisi taşradan büyük şehre geldiğinde toprakla uğraşısını hayatla savaşıma döndürüp modern hayata uyabilmiş kadınlar...
Gece Kuşu Uzun Öter, hoyrat değişimlere maruz yalnızlıkları, yeni tutkuların peşine katıp umuda dönüştürüyor...
İnsan asıl gece düşünmeye başlıyordu. Onun dışında gündüz kitle halinde yaşayan insanoğlu düşünmüyor, olması gerekenleri yaşıyordu. Ruhunun kanatlanıp havalandığı o saatlerde tutsaklığının bittiğini fark etmişti. Uzun soluklu bir kuş gibi fikirleri boyutlanıyor, dallanıp budaklanıyordu. Bir gece mutfağın saat on birden sonra ona yasak olan ışığını kullanıp bütün o kafasından geçenleri kâğıtlara dökmek istedi. Evet, tükenmez kalem, bir ajanda ve taburesi... Yazıyordu işte. Alfabeyi ilk öğrenen çocuğun ürkekliği, bileğinin uyumsuzlukları ile... Çarpıntılarla, el ayak çekilmiş sitede bâkir ağaç dallarına, sınır duvarlara konan gece kuşunun uzun soluklarının eşliğinde. O uyumuyor kuş uyumuyordu. Geceyi bekliyorlardı ikisi de...