Yalnızlığı o kadar çok sevmişiz ki sevilmeyi beklerken sürekli kaybetmişiz. Sahi beklediğimiz, umut ettiğimiz şeyler bir gün gerçekleşecek mi? Gerçekleşmeyecekse bile bu çektiğimiz sıkıntılar, dertler boşuna mı? Ne olacak bu içimizdeki yarım kalmışlıklar? Mutluluk bize uğramıyor, mutsuzluğa nedense yemin etmiş gibiyiz. Olmaması sorun değil. Olacakmış gibi olup olmuyor ya, o kötü işte. Ne eskisi gibi olabiliyoruz ne de başladığımız yere dönebiliyoruz. Nasıl yapalım?
Ben büyüyemedim, aslında büyümek istemedim. Bu aralar ne istediysem olmuyor zaten. Neyse. Sevmek insanı olgunlaştırıyor; olgunlaştıkça yalnızlaşıyorsun, eksiliyorsun, yarım kalıyorsun. Olmadı. Ben yapamadım, diğer insanlar gibi olmadım, diğerleri gibi mutlu olmadım. Bu yüzden galiba eksildim. Fakat mutlu olmak için sıradanlaşmak mı gerekiyor? Diğer insanlar gibi olmak mı gerekiyor?
Ben büyümek istemiyorum. Diğerleri gibi olmak istemiyorum. Mutsuz olmak da istemiyorum. Ben hiçbir şey istemiyorum. Hissizleştim resmen. Beni kurtarın. Beni bu benlikten kurtarın. Gülmeyi unuttum, insanlara gülmeyi, tebessüm etmeyi. Neden böyle oluyor? Soruyorum, neden böyle oluyor? Bir şey yapmak lazım ama ben ne yapabilirim ki? Buraya yazdıklarımı neyin var diye sormadan anlarlar mı acaba? Bırakın, anlamasınlar. Zaten kim anladı ki bizi, kim elimizden tuttu ki, kim seninle mutsuzluğa da varım dedi ki? Gelmedikleri için bırakın gitsinler.
Yürüsün gitsinler...
Geldikleri zaman olmuyor, gittikleri zaman da olmuyor. Gelecek şeylerden ümidimiz yok ama o gemi bir gün gelecek...