1 Dünya Savaşı henüz bitmiş, yüzyıllardır İstanbul'un korkulu rüyası olan
yangınlara bir de İspanyol gribi salgını eklenmişti. Bir gecede birkaç mahalleyi kül
eden meşhur İstanbul yangınları gibi hızla yayılan hastalık, ölümü paylaştırmakta
zengin, fakir gözetmeyerek bir tür eşitlik sağlamış, bazen sırf şaşaalı yaşamlarını
meraktan bazen sadece göz hakkı teslim edilir umuduyla gece gündüz zengin
konaklarını izleyen yoksullar için yürek soğutan gizli bir intikam olmuştu.
Hakka Sığındık gizemli bir tehdit mektubu,
İspanyol gribi ve iki zengin konağından ardı ardına çıkan cenazelerin arasındaki
gizli bağı çözmek için batıl inançların vahim gülünçlüğünden yola çıkıp
yoksulluğun, kimsesizliğin katı gerçeğine ulaşan
bir macerayı anlatıyor.
Bu macerada, Hüseyin Rahmi Gürpınar, her zamanki dikkatli gözlemleri ve içten
anlatımıyla yoksul mahallelerinin, yangın yerlerinin, kimsesiz çocukların, salgının,
üzerinden yüz yıl geçmesine rağmen pek de değişmeyen çoksesli bir fotoğrafını
çekiyor.
Her bakışta yeni ayrıntıların keşfedileceği kalabalık bir fotoğraf bu.