Yeni Sarayın buğulu ve ihtişamlı atmosferinde geçen, benzersiz bir iktidar savaşı...
Kırım Hanının Osmanlıya gönderdiği hediyeler hem Sultan Süleymanı, hem de saray halkını etkilemişti. Değerli kumaşlar, mücevherler, takılarla beraber birbirinden alımlı cariyeler de Sultan Süleymana sunulmuştu. İçlerinden sadece biri padişahın gözlerine bakmaya cesaret edebildi. Çocuk yaşta esir düşmüş, kaderine boyun eğmeye razı olmayan, güzeller güzeli Aleksandra.
O, Saraydaki yüzlerce kadının cesaret edemediğini yapmış ve Sultanın içinde bir kıpırtı yaratmayı başarmıştı. Bu kıpırtı ileride Osmanlı Sarayında yaşanacak büyük sarsıntıların, mücadelelerin, aşkların ve ölümlerin habercisiydi. Ama o an bunu kim bilebilirdi ki?
Köle olarak saraya gelen genç cariye, aklını ve güzelliğini kullanarak saraydaki yerini ilk günden sağlamlaştıracak, Valide ve Haseki Sultanların hükmünü sarsacaktı. Süleymanın gönlünü saran ateş bir imparatorluğun tarihini değiştirecek, dünyalar padişahına dönemin en büyük şiirlerini yazdıracaktı.
Dört kıtaya egemen padişahın ve koca Osmanoğlunun kaderi Aleksandranın, Süleymanın verdiği adıyla Hürremin, iki dudağının arasındaydı artık.