Tutkunun içinden çıkılması güç muamması:
Aşk tüm fikirlerinizi değiştirmenize sebep olabilir mi?
İradenizi aşkınıza teslim eder misiniz?
Peki ya kader kapınızı günahlarla çalarsa?
Daha da yakınlaşmaları kaderin bir buyruğuydu.
Öpüşmeleri sadece birkaç dakika içinde bariz bir kışkırtmanın ahlaksız düellosuna, kimin kimde daha fazla tutku uyandıracağına dair bir yarışa dönüşmüştü. Barnaby, kuşkusuz Penelope'den çok daha tecrübeliydi ancak genç kadında da şevk, heves ve yenilmeyeceğine dair -her masumda olduğu gibi- müthiş bir inanç vardı.
Bu, sadece fiziksel bir duygu değildi. Barnaby aynı zamanda paylaştıkları sevinç ve lekesiz zevkin, bütün hayatı boyunca, bilmeden peşinde gezdiği olası bütün hazlardan daha rafine ve daha güzel olduğunu, hepsinden üstün geldiğini de biliyordu.
Genç kadına daha sıkı sarıldı. Onu bulmuştu bir kere, asla bırakmayacaktı.
O, hayat yapbozundaki eksik parçaydı; Barnaby eksik parçayı da bulduğuna göre bundan böyle hayatı uyumlu bir bütünlüğe kavuşacaktı.
Artık Penelope'siz bir hayat tasavvur edemiyordu. Böyle bir olasılık yoktu.
İşte bu yüzden ânın gerektirdiği ahlaksız ve sınırsız gerekliliğe itaat ediyordu. Sanki Penelope tek kurtarıcısı, arzularını söndürecek tek tatmış gibi...