Sevgili Franklin,
Bu öğleden sonra neden tek bir önemsiz olay yüzünden sana yazma ihtiyacı duydum emin değilim. Ama ayrıldığımızdan beri en çok özlediğim şey, eve gelip gündüz yaşadığım hikâye türünden tuhaflıkları anlatmak galiba...
17 yıl önce oğlu Kevinı dünyaya getirdiğinde, Eva kocasına böyle mektuplar yazacağını bilmiyordu. Çok istediği çocuğunun karşısına kötü bir şaka gibi çıkacağını, yüce annelik duygusunun ruhunu böyle kanatacağını...
Henüz on beş yaşındayken yedi okul arkadaşını, bir öğretmenini ve bir yemekhane çalışanını, incelikle planladığı bir katliamla öldüren Kevin, kendisiyle beraber annesini de bu karanlığa hapseder. Doğumundan beri oğluyla yıldızı bir türlü barışmayan Evayı bu olaydan sonraki iki yıl boyunca korkunç bir soruyla karşı karşıya bırakır: Kevinın içindeki bu nefreti ve kötülüğü besleyen, onun intihara benzer bu korkunç saldırıyı gerçekleştirmesine yol açan şey Evanın kendi oğluna için için beslediği nefret midir?
Kevin Hakkında Konuşmalıyız, tüm dünyada büyük ilgiyle karşılandı, onlarca dile çevrildi ve 2005 yılında Lionel Shrivera Orange Ödülü nü kazandırdı.
Kevin 1984 yılına doğru, tedirgin geri sayım sırasında doğmuştu. Hatırlarsın, 1984ten ne kadar korkulurdu. George Orwellın keyfi bir biçimde konmuş başlığını ciddiye alanlarla alay etsem de bu rakamlar benim için gerçekten de bir despotluk dönemini getirdi. Perşembe, 1999daydı; önceden dünyanın sonu olarak tartışılan yıl. Gerçekten de öyle olmadı mı?