Annemin sesi kulağımda: Dönüp dönüp bakma ardına nem
kaldı diye. Yuvamda sıcağın kaldı, vermem!
Hayatın önüne geçemediğimiz acıları, umutla sarıldığımız
mutlu anları ve sonu gelmez sıradanlıkları arasında yol
alırken kendimizle, sevdiklerimiz ve sevmediklerimizle
aslında hayatla hesaplaşmalarımız sürüp gidiyor.
Kırlangıç Sabahı öyküleri, bir yandan hayatın bizden daha
büyük olduğunu kulağımıza fısıldarken diğer yandan bunun
aramızı açmasının çocukça olduğunu söylüyor. Hangi yaşta
olursak olalım bir çocuk kadar büyümeye istekli olmanın
neleri değiştirebileceğinin hikâyesini anlatıyor bize.
Olduğumuz şeyin, tek gerçeğimiz olduğunu düşünmemizin
saçmalığına gerçek insan hâlleriyle ikna ediyor bizi.
Duyguları eskitmeyen, duyarlığı besleyen bir farkındalığa
kucak açtırıyor. Yaralar açılırken düşülen çaresizliği,
çaresizlikte başvurulan yolları ve nihayetinde gerçeğin
dağlarına umutsuzlukla çıkılamayacağını hem içeriden hem
dışarıdan görmemizi sağlıyor.
Kendiyle, toplumla, hayatla sorunu olanın sadece kendisi
olduğunu düşünenleri yalnız olmadığına inandırırken
sorunlarla başa çıkma yollarını öğretmeden göstermeyi
başarıyor; hesaplaşmasını büyük sözler söyleme çabasına
girmeden sarsıcı bir içtenlikle yapıyor.