Çocukluğu yoksulluk içinde geçen ve kitaplarla 10 yaşında tanışan Jack London'ın macera dolu bir hayatı olmuştur. Bu hayattan ilham alan yazar, gençken vaktinin çoğunu San Francisco koylarında istiridye korsanı olarak geçirmiş, bir fıçının içinde denizde yolculuk yapmış, bütün ülkeyi baştan başa bir trenden diğerine atlayarak dolaşmış ve Pasifik Okyanusunda yelken açmıştır. 1896'da Klondike'ta altına hücuma katılan Jack London, bu yolculuğundan pek çok öyküyle dönmüştür.
Altına hücumun yazarı olarak ilk ve en büyük şöhretini Kurdun Oğlu'nda topladığı öykülerle kazanmıştır. Gerçek arkadaşlık ve aşkın okunduğu bu kitapta ana karakter vahşi doğanın kendisidir. Kurdun Oğlu, hayatta kalma mücadeleleri ve fedakârlıklara, ırk çatışmalarına, sıradışı kadınların niteliklerine ve beyaz maceraperestler ile yerli kabileler arasındaki ilişkiye odaklanır. Kazançların ve kayıpların, doğumların ve ölümlerin hikâyelerinde birlikte dayanmanın gücü ve bırakıp gitmenin acısı hissedilir.