Sözler tuhaf şeyler.
Bir kere söylendiler mi, gerçek olmadıklarına inanmak zor geliyor.
Gökyüzünde asılı duran rüya gibi bir şehir düşünün. Burası Tecrit ve kenara
yaklaşmadığınız sürece güvendesiniz.
Morgan Stockhour uçan bir şehirde yaşıyor ve Tecrit'in kenarına çok yaklaşmanın insanı deliliğe sürüklediğini biliyor. Ağabeyi Lex bir Atlayan olsa bile, Morgan onunla aynı kaderi paylaşmamaya kararlı. Bazen yeryüzünün onlara neden yasak olduğuna kafa yorsa da Morgan'ın güvenli ve sıradan bir hayatı var.
Yani vardı. Cinayete kadar... Şehir, nesillerdir ilk kez bir cinayetle çalkanıyor. Tecrit'te esen rüzgârlara korku ve fısıltılar karışırken Morgan merakına yenik düşüyor. Özellikle de öldürülen kızın nişanlısı ve katil zanlısı Judas'la tanıştıktan sonra. Tecrit'in kalbinde yatan büyük sırlar bir bir açığa çıksa da hiçbir şey Morgan'ı bulacaklarına ya da kaybedeceklerine hazırlayamayacak.