Neslihan Acu sivri dili ve ironik anlatımıyla okuru yine şaşırtıyor, düşündürüyor, güldürürken hüzünlendiriyor. Kuzgunun Şarkısı bir varoluş öyküsü. Roman kahramanı ´hayalci, uydurukçu ve huysuz Asu´, bilincinin izlerini sürmeye ta 1923 yılından, atalarının toprakları Girit´ten başlıyor. Oradan İstanbul´un bir kenar mahallesinde ve Marmara Denizi´nin ortasında, masmavi bir adada geçen çocukluk ve ilk gençlik yıllarına, yani 60´ların sonlarına ve 70´lere götürüyor okuru. Girit göçmeni aile bireylerinin trajikomik öyküleri roman kahramanının sarkastik diliyle anlatılırken, arka planda ´göç´ kavramına, ´büyük aile´ye ve yetişkinlerin çelişkili dünyalarına dair görüntüler oluşuyor.
...Düşünecek olursam tüm çocukluğum; insanın içini burkan, acıklı olaylarla dolu. Oysa şu anda bulunduğum yerden geçmişe bakarken ağlamıyor, tam tersine gülüyorum. Mizah, trajedinin saç baş ağartmış, ihtiyarlamış halidir. Sonuçta her şey mizaha dönüşür. Tüm acılar, tüm yokluklar ve hatta ölümün kendisi bile... Öyle olmasa yaşayamazdık ki zaten... Yani, bilinç denilen lanet boynumuzda asılı oldukça tek kurtarıcımızdır mizah...