Yaşam, giderek daha karmaşık bir hale geliyor ve insanlar daha da akılsızlaşıyor.
Modern-gerçekçi tiyatronun başyapıtlarından biri olan Martı, Anton Çehov'un da en önemli dört oyunundan biridir. Ne var ki 1896 yılında ilk sahnelendiğinde başarısızlığa uğrar. Ancak iki yıl sonra bu kez Moskova Sanat Tiyatrosu'nun kuruluşunun ilk oyunu olarak izleyici karşısına çıktığında çok büyük başarı kazanır ve o tarihten bu yana, oyunun afişi Moskova Sanat Tiyatrosu'nun amblemi olarak benimsenir.
Martı'yı bu kadar özel kılan, 19. yüzyılın geleneksel olay örgüsünü tersyüz etmesi ve yeni biçimler keşfetmesi kadar, gündelik ve durağan bir akış içinde insan ruhuna ayna tutmayı başarmasında olsa gerek. Üstelik oyun, hüznü ve komediyi ahenk içinde yan yana getirmeyi başarır. Tıpkı hayat gibi. Oyun karakterlerinin, aradan geçen 120 yılı aşkın süreye rağmen, günümüzün arada kalmış, bir türlü harekete geçemeyen insanıyla aynı dili konuşması da Martı'yı klasikler arasında sarsılmaz bir yere taşıyor.
Çehov, bu eserinde Çarlık Rusya'sında modernleşmeye ayak uyduramayan küçük burjuvaziyi acımasızca eleştiriyor: Her şey daha güzel olacak deriz, iki yüz yıl sonra daha güzel olacak deriz, ama kimse bu güzel günlerin yarından başlaması için çaba harcamaz.