Fasâhat ve belagatte gerçekten de eşi bulunmayan; mevzu bakımından İslâm dininin esaslarına, o esasların gerektirdiği hükümlere değinen; bunları İslâm Peygamberi'nden (s.m.) tevarüs ettiği sınırsız bilgi kudretiyle açıklayan; içtimâî ve iktisâdî meselelere, İslâm dininin insanî görüşüne aydınlatıcı, şüpheleri giderici ışıklar tutan; ayrıca da tarihî olayları, sebepleri ve sonuçlarıyla belirten ?Nehcü'l-Belâga', Emîrü'l-Mü'minîn Alî b. Ebî-Tâlib'in (a.m.) hutbelerinin, sözlerinin, öğütlerinin, vasiyetlerinin, mektuplarının ve vecizelerinin toplanmasından meydana gelmiştir.
?O Hazret'in şaşılacak hâllerinden biri de, hiç kimsenin, üstünlüğünde eşitliği olmayan fasâhat ve belâgatidir. Zâhidlikte, öğütte; korkutmada onun düşüncesine ulaşan yoktur; o yücelikte söz söylemek, onun ihatasına erişmek imkânına hiç kimse sahip değildir. Bu sözleri okuyup ibretle düşünen kişi, sanır ki o Hazret'in, dünyadan nasibi, ancak zâhidliktir; dünyayı terk etmektir, Allah'a kullukta bulunmaktır; O, bir bucağa çekilmiş yahut bir dağ eteğine sığınmış, halktan ayrılmıştır; kendi duygusundan başka bir şey duymaz; kendi soluğundan başka bir şey işitmez; kendinden başka kimseyi görmez. Bu sözlerin, savaş denizlerinde dalgalar yutan, coşup köpüren, savaş deryalarına dalıp çıkan, elinde yalın kılıç, haktan baş çekenlerin başlarını bedenlerinden ayıran, ünlü kahramanları, Allah kulluğu yolunda helak toprağına seren, kılıcından kanlar damlaya damlaya, canlar döküle saçılan meydandan dönen birisinin sözleri olduğuna asla inanmaz. Oysa, bu hâlle beraber gene de zâhidlikte, gönül alçaklığında, kullukta, dünyanın bütün zâhidlerinin zâhididir; kulluğu üstünlüğe değişenlerin başıdır. Bu hâl, o Hazret'e has olan şaşılacak faziletlerdendir. O, zıtları nefsinde toplamıştır; yiğitlikle gönül alçaklığını, üstünlükle kulluğu nefsinde cemetmiştir.