Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz? ile tanıdığımız Pierre Bayard'ın bir
yazarın, kendisinden sonra gelen, gelecekteki bir yazardan esinlenmesi, aşırması, giderek
intihali paradoksu olarak tanımladığı önceden intihal kavramı, intihal tartışmalarını bir
adım ileri götürecek zekice bir hamle, okuru tuzağa düşürmenin çok zekice bir yolu.
Bayard bu paradoksun izini sürerken, okur da yavaş yavaş bu saçmasapan öneriyi
benimsemeye, çarpıcı örnekler karşısında neredeyse ikna olmaya başlıyor, edebiyat tarihi
de Voltaire'den Laurence Sterne'e, Kafka'dan Proust'a uzanan bir intihal ormanına
dönüşüyor.
Önceden İntihal önce kafa karıştırıyor, ardından birtakım soruların belirmesine yol açıyor:
Sonradan yazılmış yapıtın, önceki yapıtla ilişkisini tersine çevirerek, pek çok yazarın
önceden söylemiş olduğu sözü yineliyor: edebiyatta her yeni (daha doğrusu her iyi) yapıt
kendi öncellerini yaratır, onları okuma biçimimizi kökten değiştirir, (şimdilik) kendisiyle
sonlanan bir şecere oluşturur, yeni bir hat çizer. Çok güçlü örneklerde, selefini intihal yapmış
gibi gösterecek kadar.
Bayard, her zamanki hınzır yaklaşımıyla, konuyu son derece ciddi bir kuramsal araştırma
kisvesi altında ele alırken, aslında asık suratlı edebiyat tarihiyle, karşılaştırmalı edebiyatın
aşırı ciddiyetiyle de dalga geçiyor; metinlerarası göndermelerin aşırıyorumlanmasının
nerelere varabileceğini, eleştiri mekanizmasının çaresiz kaldığı açmazları, okurun belleğinin
tuhaf işleyiş mekanizmasının nasıl çağrışımsal anlamlar üretebileceğini ve sonuç olarak, her
metnin kaçınılmaz olarak bir noktadan sonra intihalle (ya da önceden intihalle ve hatta
kendinden intihalle) suçlanabileceğini gösteriyor.