Kendi yasalarına karşı geldiğinde hemen her zaman başarısızlığa uğrarsın. Kanunlardan, kurallardan, anayasadan ya da polisten bahsetmiyorum. Onlarla baş edilebilir.
Ama herkesin kendi yasaları vardır.
Christine, 1. Dünya Savaşı'nın hemen ardından yaşanan zorlu koşullarda Avusturya'nın küçük bir köyünde postanede memurluk yapmakta, bir taraftan da hasta annesine bakmaktadır. Bir öğleden sonra boş ofiste sıkıntıyla otururken telgraf cihazının tıkırtılarıyla canlanır. Telgraf kendi adına gelmiştir, üstelik Amerika'da yaşayan zengin teyzesi onu İsveç Alplerindeki bir otele davet ediyordur. Baş döndüren bir tren yolculuğunun ardından Christine dünyanın zirvesine ulaştığında, daha önce hayal bile edemeyeceği ayrıcalıklarla dolu bambaşka bir hayatla tanışacaktır. Avusturyalı ünlü yazar Stefan Zweig'ın 30'lu yıllarda kaleme alıp yaşamının son 10 yılında üzerinde çalıştığı ama yayımlatmadığı bu roman, sıra dışılığıyla okuyucunun aklından çıkmayacak psikolojik bir kara kurgu.