Üç katlı Boğaz köprüsü, boydan boya yapılan yeni rıhtımları, hayvanların hizmet ettiği büyük bahçeleri, suni dağları, katlarında geniş balkonları andıran sokakların uzandığı yüksek binaları, fabrikaları, yerin altından ve deniz üstünden giden trenleri, her şeyi gözetleyen dev aynalarıyla 24. yüzyılın İstanbul'u...
Yaşamı hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmeyen Molla Davudzade Mustafa Nâzım Erzurumî'nin ilk kez 1913 yılında yayımlanan anlatısı Rüyada Terakki ve Medeniyet-i İslamiyeyi Rüyet, Türkçe edebiyatta ütopya türünün bilinen en erken ve ilgi çekici örneklerindendir. Balkan Savaşları'nm yol açtığı toplumsal buhran ve karamsarlık içinde umutsuzken, rüyasında büyük dedesi ile 400 yıl sonrasının İstanbul'una giden anlatıcı Nâzım, Osmanlı'nın geçmiş hatalarından ders alınması ve İslami bir düzen sağlanmasıyla gelecekte Batı medeniyetine karşılık gelebilecek ileri bir medeniyete nasıl ulaşılacağına tanıklık eder. Kitabın girişinde İşbu rüyadan gaye ve maksat: Vatan ve milletin selamet-i terakki ve tealisini temindir diyen yazar böylece, modernleşme reflekslerini yansıtan Osmanlı edebiyatındaki siyasi rüya örneklerinden tanışık olduğumuz bir niyetle kendi ütopik kurtuluş senaryosunu sunar. Bu yanıyla Rüyada Terakki'nin yalnızca ütopya meraklıları ve edebiyat okurları için değil, Osmanlı'nın siyasi düşünce tarihiyle ilgilenenler için de önemli bir kaynak olacağını umuyoruz.