Bir zamanlar insanoğlunun arasında yaşadım. Genel olarak onları zalim ve soğuk buldum ama bunların arasında melek gibi olan üç ya da dört tanesinin adından söz edebilirim. Sanırım günlerimizin önemini, aramızda olduğunu gizlice öğrendiğimiz bu birkaç melekle ölçüyoruz.
Roseanne McNulty belki de yüzüncü yaş gününe yaklaşırken hiç kimse bundan kesin olarak emin değil belirsiz bir gelecekle karşı karşıyadır. Roscommon Akıl Hastanesi'nde yetişkinlik döneminin en verimli kısmını geçirmiştir ve burası artık kapanmaya hazırlanmaktadır. Bu büyük değişikliğe giden haftalarda Roseanne sık sık psikiyatrı Dr. Grene ile görüşmektedir. Uzun yıllar boyunca güvene dayalı olarak korunan bu ilişki, Dr. Grene karısının ölümü için yas tutarken daha da yoğunlaşır ve karmaşık bir hal alır.
Roseanne'in ailesinin 1930'ların Sligo'sundaki yaşamlarını anlatan öyküsü sarsıcı ve çok katmanlı bir güzelliği sergiliyor. Hafızadakilerin ve yeniden anlatışların kaybolmuşluğu arasından yansıyan Roseanne'in öyküsü, İrlanda'nın gizli ve alternatif tarihine dönüşüyor. Zarif bir üslupla yazılmış bu eser, kötü davranışlarla ve terk edilişlerle bozulan, sevgi, tutku ve umutla şekillenmiş bir hayatın öyküsünü anlatıyor