Zaman yine geceye, yokluğunun en ağır vurduğu saatlere doğru ilerliyor. Yokluğun en ileri boyutuyla tenime iyice sokuluyor, böyle bir yangında varlığını olanca güzelliğiyle duyumsuyorum. Her gece binlerce kez yinelenen bu sahnelerde yokluğun ne kadar yakıcıysa varlığın onunla yarışan bir serinlik oluyor yüzümde. Amansız bir çatışmanın ortasında nasıl korumasızım.
(Seninleyim ve korumasızım, yalnızım...
Ne müthiş bir çelişkidir bu!)
Gözlerimi kapatıyorum. Artık susma vaktidir.
Bir yoksun, bir varsın; ama en çok yoksun. Başım dönüyor.
Sevgili(m)!
Ömrümün varı! Ey hayal!
Seni seviyorum.