Tutku, aşk ve cinsellik üçgeninde kalmış bir kadın, yaralarını örtmek için çıktığı yolculukta geçmişi, bugünü ve geleceği ile hesaplaşıyor. Duygularına karşı verdiği savaşta, ayakta kalabilmek için bir psikologdan yardım alıyor. Terapi sürecinin sınır tanımaz uçsuz bucaklığında kaybolmamak için gerçeğe, insan ilişkilerine tutunurken hayata karşı her şeyiyle mücadele ediyor ama yetmiyor. Çünkü hayat, hayallerinde olduğundan daha hayalperest. Kadınlık, erkeklik, cinsellik, aşk ve tutkular üzerine insanın tek başınalığını, toplumun içinde şekillenen bireyselliğini anlatan bir roman bu. Yaşam enerjilerimizi tüketen günümüz toplumunun çelişkilerinde, kendimize ve yaşadığımız ilişkilere dair kaybolduğumuz labirentleri aydınlatmaya çalışan bir öykü. Çerçevesi önceden çizilmiş hayatının, derinlere saklanmış izlerine bakıp, gözlerinin önüne çektiği perdelerin arkasını aydınlatmaya çalışan bir kahramanın öyküsü.
Ozanser Uğurlu, kadın-erkek ilişkilerini cinsellikten yola çıkarak yeniden yorumluyor. Mutlu olmak için çırpınırken, kendi kurduğumuz tuzaklara nasıl düştüğümüzü, Sevişme Gerginliği ile hayatlarımızı nasıl çıkmaz sokaklara dönüştürdüğümüzü anlatıyor. Arzularınızın gerisine bakmak, cinsiyet maskesinin arkasını görüp anlamak için... Tamamı gerçek, tamamı hayatın içinden