Modernizmin oluşturduğu pratik/faydacı/çıkarcı akılla, kalıcı yüksek değerlere ulaşabilmek mümkün müdür? Öbür yandan, her çağın yaşama evreninin kendine özgülüğünü düşünmeden aklı belirli bir çağın anlayışına hapsetmekle kendimizi ve içinde yaşadığımız dünyayı doğru anlayabilir miyiz?
Bu kitabı oluşturan yazılar, Vahiy başta olmak üzere İslâmın temel kaynaklarının, Müslümanların dünyaya ilişkin bilinçlerinde daha fazla rol oynaması gerektiğine inanan bir tefekkür dünyasının ürünleri. İslâm, Nasıl bir dünya yaratmalıyız? sorusu için sunulmuş gerekçeli bir tez, toplumsallıkta temellenen ve rasyonalite sunan bir davadır. Bu tezin dile getirilmesi, başlı başına hasımlar uyandırmak için yeterli bir sebeptir. Servet, salt bazı kesimlerin arasında dolaşan bir talih olmasın hükmünü uygulamaya koymayı istemek (zekâtı ruhuna uygun hale getirmek) G-8in menfaatine ilişmek zorundadır. Ad kavminin militarist olduğu için iman etmediğine ve helâk edildiğine inanmak, yeryüzünün savaş makinesiyle barış içinde yaşayamamak anlamına gelir. Hayvanları boyunduruk altına almayı İblis işi olarak kavramak, Descartes-sonrası endüstriyalizmle savaşmak anlamına gelir
Evet, Kuran, baştan sona politik bir kitaptır. Öncelikle toplumsallığı şekillendirmek ister ve ölçeği yeryüzüdür, öznesi de bütün insanlık. Türkiye sınırlarında ya da Ortadoğuda İslâmî bir siyasallık veya sadece Müslümanların öznesi olduğu bir siyasallık Bunlar, hayal ya da gerçek olmasından önce Kuranın kendine ölçek olarak kabul ettiği topraklar ve özneler değildir. Müslümanlar, farklı dinlere inananlar ve bir dine inanmayanlar beraberce nasıl bir dünya yaratacaklar? Kim dost kabul edilecek ve neden? Kim düşman kabul edilecek ve hangi gerekçeyle? Dosta ve düşmana gözetilen adalet ne olacak? Bu soruların hepsi, seküler akıl muhatap kabul edilerek gerekçeli bir şekilde yanıtlanır.