Yüzyıllardan beri çeşitli gelişme devreleri geçiren ve birçok tarihi sebeplerle geniş coğrafik sahalara yayılma mecburiyetinde kalan Türk dilini, eldeki bolca malzemeye rağmen, henüz layıkile ihata etmek imkanı elde edilememiş gibidir. Tarihi gelişmesindeki birçok amiller, çağına göre Türk dilini, yaygın bulunduğu sahanın resmi devlet ve yazı dili, devrine göre ise durgun ve fazla ilerlemiyen bir unsur olarak kalmaya mecbur etmiştir. Bu yüzden Türk dilinin gelişme ve ilerleme devreleri, bütün isteklerimize ve elimizdeki zengin denebilecek malzeme ve araştırma bolluğuna rağmen, eşit şartlar altında inceleme imkanlarına malik bulunmamaktadır. Bilhassa gelişmesi hakkında, maalesef hiçbir ipucu bulunamayan eski tarihi devreler için geleneğe dayanarak pregramatikal metotla, bazı isabetli ve isabetsiz fikirler ileri sürülebilinmekte ise de, söylenenler şimdilik faraziye sınırlarını, aşmamaktadır. Üstelik, tarih boyunca akma geleneğine sıkı sıkıya bağlı kalan Türk halk ve boylarının birleşme ve dağılma temayülleri, ister istemez Türk dilini de, aynı sebeplerle, yeni yeni edebi veya canlı lehçe, şive ve ağızlara ayrılmaya ve parçalanmaya kadar götürmüştür. Türk dili için çok ağır basan bir nokta teşkil eden bu hususiyet, daima gözönünde tutulmuş, bu yüzden Türk dili gelişme meseleleri eserde, hep Türklük tarihi ile beraber, kül halinde incelenmiş ve araştırılmıştır.
(Önsöz´den)