Hep Üçümüz vardık. Üç Kız Kardeş, Üç rakip.
Üçümüzün de kaderi Kraliçe olmaktı.
Aragonlu Katherine genç bir gelin olarak saraya geldiğinde en büyük prenses
Margaret, ona mesafeli yaklaştı. Tek bir bakışla birbirlerinin rakibi, müttefiki ve
-Margaret'in küçük kardeşi Mary ile birlikte- benzersiz bir kardeşliğin parçası
olacaklarını anlamışlardı. Üç kız kardeş, İngiltere, İskoçya ve Fransa kraliçeleri
olacaktı.
Ailelerine karşı duydukları sadakat ve görev bilinci onları kimi zaman karşı
karşıya getirdi. Katherine, Margaret'in üzerine bir ordu gönderip kocası İskoçya
Kralı IV. James'i öldürdü. Ama Katherine oğlunu kaybedince Tudor tahtının
vârisi Margaret'in oğlu oldu. Mary, dul kalan Margaret'in evlenmeyi düşündüğü
kralı çaldı. Ama Mary dul kalınca onun gizli evliliği kardeşlerini içten içe
kıskandırdı.
Yollarına çıkan ihanetlere, tehlikelere, kayıplara, tutkulara meydan okuyan üç kız
kardeş, bu amansız dünyada güvenebilecekleri tek şeyin, dünyadaki bütün
adamlardan, hatta bir kraldan bile güçlü olan kardeşlik bağı olduğunu
anlayacaktı.
Hayatta güvendiğim tek bağ var:
Kız kardeşlerin arasındaki bağ.
Gözümüzü birbirimizden hiç ayırmayız.
Aşkta da, rekabette de hep birbirimizi düşünürüz.