Beyruttan İskenderun'a, Tebriz'den İstanbula Uzanan bir Aile Masalında Kendini Bulma Öyküsü...
Hayattaki en önemli şeyler çoğu zaman bitti derken başlayanlardır. En ısıtan güneş, karanlığın ardından doğan, en umutlandıran kişi, düşerken kaldırandır. Rânâ, en sevdiği insanların kaybıyla sendelerken tutunacak bir dal, yaslanacak bir duvara ihtiyaç duyuyordu. Ailesi, arkadaşları vardı elbette ama onu ayağa kaldıracak esas kişi kendisiydi. Peki kimdi gerçekte Rânâ? Hayatta kendi yolunu çizmeye çalışan bu gencecik kızın amacı neydi ve yüreğini aydınlatacak gücü nereden bulacaktı?
Hiç beklemediği bir anda ellerinden kayan babaannesinin bir ömrü saklayan çekmecelerinde bulduğu birkaç mektup, onu geçmişin gizli kalmış sırlarına götürdü. Ailesinin içinde tekrar eden bir kader mi vardı? Rana'nın içindeki düğümü, babaannesinin aslında herkesten gizlediği geçmişi mi çözecekti? Üstelik sararmış mektuplar ve fotoğraflarla peşine düştüğü bu geçmiş masalı, onu uzaklara, ta İran'a götürecek, bir başka dünyanın eşiğinde ona hiç beklemediği bir yol arkadaşı kazandıracaktı.
İskenderun'un deniz kokan yollarından Tebriz'in şiir, sanat, tarih dolu masalsı sokaklarına uzanan yolculuğunda ailesinin geçmişini, kendi hayat amacını, geleceğinin yol haritasını keşfeden bir genç kızın hikâyesi...