Huzur, sükûnet, nezaket, şükran ve samimiyet dolu bir
dünyada yaşamayı seçiyorum.
Yargının olmadığı, kutupluluğun olmadığı bir dünyada
insanların gözlerinde daha parlak ışığı görmek,
istediğim en büyük hediye.
Bu bir ütopya mı sizce?
O halde ben ütopyayı seçiyorum ve ütopyada
yaşamanın imkânsız olduğunu düşünenlere soruyorum.
Yargının nesini seviyorsunuz?
Kutupluluğun nesini seviyorsunuz?
Borçlu olmanın nesini seviyorsunuz?
Kutupluluk en büyük yargıdır. Hiç yargı olmadığında
huzur, sükûnet, nezaket, şükran ve samimiyetin
olduğu alanın kapıları açılır.
Daha iyisine yol almak için. Hiçbir şeyin dörtdörtlük
olmayacağı söylendi, bizlerde inandık. Ve hatta
her şey dörtdörtlük olduğunda bir aksilik çıkacağından
korkup, aksiliği yaratır olduk.
Oysa bu büyük bir YALAN!
Her yerden prangalarla sıkıştırılmış bir durumdayız. Bu
prangadan kurtulmamız her an, her dakika
muazzam bir farkındalık gerektirir.
Bu kutupluluktan, bu ironiden çıkmaya gönüllü
müsünüz?
Az seçilen bu yolu seçmeye gönüllü müsünüz?
Hayatınızdaki her şeyi kendinizin yarattığınızın farkında
olduğunuzda ve tüm bunları kucakladığınızda,
her şeyi değiştirirsiniz.
Değişimi yaratanlar, dünyayı değiştiriyorlar.
Evet mi?
O halde kitabın sayfalarını çevirmeye başlayabilirsiniz...